logo

MERHABA YENİ YIL…

cemal_gokgoz1

Deneme yazılarıyla dikkat çeken Cemal Gökgöz, yeni yılı farklı bakış açısıyla kaleme aldı. İşte Gökgöz’ün “Merhaba Yeni Yıl” başlıklı yazısı…

Günler geçti, belki birçok şey geri gelmeyecek, bir daha ulaşamayacağız. Bitmeyecek sandığımız takvim yaprakları bir bir azaldı, hepsi geçmişte kaldı. Bize de biraz hüzün biraz mutluluk kaldı. Gecen zamanı geride bırakırken, yeni bir yıla umutla adım atmanın yanında, son yıllarda yeni yıl kutlamaları da inanılmaz cümbüşlerle geçmeye başladı.

Bu kutlamalara bakıldığında farklı bir kültürün, hakim kültüre sezdirilmeden empoze edilişini hissetmiyor değiliz.
Türk Cumhuriyetlerinden bir arkadaşım kendi yılbaşı şenliklerini aktarırken, yılbaşı geceleri tüm aile fertlerinin bir araya geldiğini, hediyeleştiklerini, Noel ağacı süslediklerini, o gece kırmızı beyaz kukuleta takarak geçirdiklerini fakat Türkiye’de böyle kutlamalardan uzak kalmasının hüznünü yaşadığını, biraz da gözleri dolarak anlatmıştı birkaç zaman önce ve uzun yıllar Sovyetler’in hakimiyetindeki Türk Cumhuriyetlerindeki kültür yozlaşmasının ürünü olarak görmemekte, Müslüman kimliği ile bağdaştırabilmekteydi. Türk Cumhuriyetlerindeki yılbaşı kutlamalarında Noel etkisini, Sovyetlerin derin siyasi, kültürel etki ve baskısına bağlamak mümkün olabilir. Asıl bizi düşündüren,üzerinde durulması gereken, önemli bir nokta, tarih boyunca hiçbir ülkenin güdümünde ve sömürgesinde yaşamamış olan köklü bir tarihe sahip ülkemizde yılbaşı kutlamalarındaki Noel figürlerini
benimsemiş olmamız şaşırtıcı!

Aslında Hristiyan dünyasında günümüzdeki Noel kutlamalarında pagan kültürün etkisi olduğu, Hıristiyanlık dini inancına sonradan katılan kutlamaların bidat olduğu iddiası yaygındır. Yani Noel kutlamalarının aslı Hristiyanlıkla dahi ilgisi yoktur denebilir. Hıristiyanlık öncesi Avrupa da yaygın pagan kültürden gelen inanışın devam ettirilmesi desek yanlış söylemiş olmayız. İslam litaratüründe karsılığı putperest, musriklik,
Hristiyanlık’ta karsılığı ise pagan olarak ifade edilir, tek tanrıya değil, putlara inanıştır.
Noel ağacı da Pagan geleneğinden gelir, ne Hz.İsa ne de Hıristiyan inancın kabulüdür.
Avrupalı putperestler tarafından yaygın olan ağaca tapınmanın bir ifadesidir. Avrupa,
Hristiyanlığa geçişle birlikte Noel kutlamalarındaki Noel ağacını da benimsemiş ve ritüel hal almıstır. Noel babanın önceleri yesil beyaz olan kürkünün renginin, kırmızı beyaza dönüştürülmesinin ardında Coca Cola firmasının ticari kaygısını biliyoruz da, aslen Antalya Kale ilcesinde 4. yüzyılda yasadığı inanılan şirin sakallı noel babanın, sıcak iklimde kukuleta, kürk giymesini anlamış değiliz…

Yılbaşı geceleri bir şekilde dünyada kutlanırken, eskiden tek kanallı televizyonlarda,akşamdan hazırladığımız kuruyemişlerin eşliğinde belki de artık olmayan sobaların üzerinde kestane pişirmekten öteye geçmeyen yeni yıl gecelerine ne oldu da, bu şekilde noel babalar, noel ağaçları bu derece benimsenir oldu?
Yılbası kutlamalarındaki Noel figürlerini benimsemis olmamız şasırtıcı değil mi? Eskiden İstanbul sene başı olarak Muharrem ayının birinci gününü tanır ve çil paralar alınıp verilir, Noel ağacı, Noel baba, Noel yortusu gibi adetlerden Hristiyan sakinleri dahil, İstanbul ciheti haberdar değildir. Önceleri Müslüman ekseriyeti ile birlikte
İstanbul halkı yılbaşı kutlamaları anlamında hiç bir şeyin farkında değil buna istinaden dini
ve mali takvimine göre iki yılbaşımız vardı. Senenin bası Muharrem ayı idi, Kanuni ay ise maliyecilik acısından ‘Mali Yılbaşı’ ve Mart ayının biriydi. Bu yıl başları kutlanmaz mıydı? Elbette kutlanırdı…Muharrem’in birinde Saray’da PadiŞah tebrikleri kabul etmenin yanında cil cil çeyrek altın dağıtırdı. Mali yılbaşı olan 1 Mart’ta ise balıkhanede kurbanlar kesilir, dualar okunurdu. Simdi kutlanan yıl başlarından İstanbul halkı habersizdi, sadece bankalar ertesi gün kapalı olmasından anlaşılırdı. Museviler ise asla bugün yaptıkları gibi Frenklerin yılbaşlarını kutlamaya hic yanasmazlardı.
Noel seremonilerinden gayrimüslimlerin dahi habersiz olduğu kutlamalar adetler
ülkemize ne zaman girmistir? Mütareke yıllarında, Haraşo da denilen
Beyaz Rus akınları İstanbul’a gelmeye basladıktan sonra yılbaşları ve gece saat onikiye
geldiğinde limandaki vapurların düdük sesleri ile cümbüşe katılmalarını o yıllarda görüyoruz.
Aslında bizim yılbaşı gecelerini kutlamaya alışmamıza sebep Beyoğlu’ndaki
Haraşoların payı cok büyüktür. Refik Halid Karay der ki: “… bir aksam üstü Tünele binmiştim;
içeriye bir düzineden fazla genç endamlı, çoğu sarı saçlı, pürüzsüz tenli, gözleri harikulade mavi kadınlar hücum etti. Şaşırıp kaldık! Nereden inmişti bunlar? Göklerin
kaçıncı katından? Meğerse Odesa’dan gelen bir vapur limanda indirmiş, Cennetten değil, kızıl cehennemden geliyorlar, canlarını zor kurtarmıştı bunlar…” İstanbul halkı işgal yıllarında yabancı orduların askerleri tarafından tertip edilen yılbaşı eğlencelerini ilk defa bunlarla
kutlamıştır.

Su bir gerçek ki, adetlerimiz, eğlence geleneğimiz bu tarihlerden sonra
sarsılmış, Beyaz Rus –Haraşo- akını İstanbul’un eğlence tarzının değişmesinde öncü olmuştur,
izleri günümüze kadar büyük bir hızla devam eder. Hicbir Türk evinde Noel ağacı, yılbaşı
sofrası gibi icatlar olmadığını, böyle şeyleri Beyoğlu halkı yapar, Müslüman halk da seyirci kaldığını, ninelerimizin eğlencesinin tavla, iskambilden öteye geçmediğini belirtir E.Ekrem
Talu.

Birinci Cihan Harbinden evvel, bizde yılbaşı kutlamasını görmenin ve ailelerle beraber şenliklerle karşılamanın mümkün olmadığını, bunun sebebinin tek yılbaşımızın olmadığını
Miladi yılın yanında Hicri yılbaşının başlangıcında hüzne kapılır Muharrem ayının
onuncu günü yapılan aşureler üzüntümüzü gidermeye kafi gelmezdi. Bizler hicri yılbaşına
hüzün ve matemle ve gözyayları ile girdiğimizi, bunun yanında bir de Rumi yılımızın olduğunu
bu yılın başlangıcında hiçbir fert ve ailenin bu yılı kutladığını şahid olunmamış, bu yılların
birincisi olan Hicri yılbaşı uhrevi, ikincisi dünyevi idi. Bu sebeple ülke insanının üçüncü
yılbaşı olan Miladi yılbaşında da felekten bir gün çalındığı görüldüğünü ifade eder Çamlıbel. Cumhuriyetin ilk yıllarında batılılaşmanın verdiği sarhoşluk armonisinin etkisi ile kutlamaya basladık yılbaşı gecelerini. Gökhan Akcura’nın dediği gibi, Hz. isa ve İncil’in yasaklarına karşın dünyanın her yerinde şen şakrak kutlanan bir geceye dönüşüverdi yılbaşı gecelerimiz.

Bir koca yıl geçti insanlık neden sevinir ki, ömründen bir yıl daha gitti.
Ömür takviminden bir yaprak daha kopardık bundan dolayı neden seviniriz? Ümit ederim bu sevinçlerimiz, oyun ve eğlencelerimiz ümit içindir. Çünkü, bizi hayata bağlayan tek şey ümitlerimizdir. Her şeye rağmen ümit ederiz.
Geçmişe elveda derken yeni yıla merhaba…

 

APRON24.COM

Share
#

SENDE YORUM YAZ

4+1 = ?