Son Dakika
Hürriyet gazetesi yazarı Gülse Birsel, 29 Ekim’de açılışı yapılan İstanbul Havalimanı’ndaki izlenimlerini aktardı.
İşte Gülse Birsel’in o yazısı:
Yolu, güvenliği, rüzgârı, doğaya ne kadar zarar verdiği, işçilerin şartları, yağmurda su basıp basmayacağı… Merak ve rivayet çok. O yüzden de “Ben uçmam abi, birkaç ay otursun orası, sonra bakarım” düşüncesi yaygın. Gittim, gördüm, gezdim, IGA’nın (Istanbul Grand Airport) farklı alanlardaki yetkililerine her şeyi sordum.
Öncelikle “Çok uzakmış” hikâyesi doğru değil. En yoğun saati seçip 16.15’te Nişantaşı’ndan çıktım, yirmi dakika mahalle trafiğinde takıldıktan sonra 17.00’de havalimanındaydım. Dönüşte 19.15’te çıkıp 20.00’de eve vardım. Yol düzgün. Fakat ıssız. 18 km kadar benzinci, gözlemeci, hatta sucu bile yok, haberiniz olsun.
İç ve dış hatların aynı çatı altında olduğu devasa bir bina. İlk intiba: Arabadan inince minyon biri olmamama rağmen rüzgârdan havalanıp gidiyordum arkadaş! Nişantaşı’nda da rüzgâr vardı, ama o bölge uçuyordu! Sormaya oradan başladım.
– Şehrin bu bölgesindeki sert rüzgâr uçuş için tehlike yaratmaz mı?
Son 30 yılın tüm rüzgâr analizlerine bakıldı. Pist eğimleri ve açıları ona göre yapıldı. Tüm iniş ve kalkışlar kuzey-güney yönünde olacak. Uçağın sevdiği bir rüzgâr vardır, havalanması için avantaj olan. Pistlerin yerleşimi ona göre yapıldı. Aşırı rüzgâr, sis, kar fırtınası gibi zor hava koşulları için de özel bir sistem var. Pilot hiçbir şey görmese bile otomatik pilot uçağı 60 santime kadar indiriyor. Bunun için pistlerde belli bir genişlik ve uzunluk olması gerekiyor. Bu özellik Atatürk Havalimanı’nda yoktu, burada var.
– Pistler doldurma, çökme ihtimalleri var mı? Ayrıca ihaleden sonra değişiklik yapıldığı ve arazinin deniz seviyesinden 90 metre değil 60 metre yükseltildiği söylendi.
Şartnamelere göre yerleşimler biraz değiştirildi, çünkü o şartların istenen vakitte bitmesi mümkün değildi! İyi de oldu, dolgu mesafesi azaldı, daha sağlam zemin oldu. Zemin analizleri yapıldı, yurtiçi ve dışından danışmanlar okey verince inşaata devam ettik.
– Sosyal medyadaki pistlerin çöktüğünü gösteren fotoğraflar neydi?
Apron değildi orası. Otoparkın 300 metre yanından metro hattı geçiyordu. O hat üzerindeki çalışma sırasında olan çökmenin fotoğrafı.
– Sosyal medyadaki su basma fotoğraflarının bazıları yurtdışıydı. Bir tanesinde de TAV ibaresi vardı, Atatürk Havalimanı’ydı. Ama buraya ait olan bir görüntü de var.
Bizdeki su basma görüntüsü 29 Ekim’den hemen önce, asma tavandaki yangına karşı su fışkırtma sisteminin test sürecinde olan bir arızaydı. İnşaat sırasında çatı ilk yapıldığında akıyordu, her yağmurda test ederek çözüldü. Şu an belki bir iki noktada sızma kalmıştır.
– Bölge kuş sürülerinin geçiş rotası, uçaklar için büyük tehlike değil mi?
Hem Kanada’dan alınan kuş radarını kullanarak veri topluyoruz, hem 4 ornitolog farklı noktalarda gözlem yapıyor. 5 yıllık bilgi, analiz ve bir kuş tahmin modelimiz var. Aslında göçmen kuşlar ilkbaharda İstanbul’un kuzey yarısından, sonbaharda ise yavrular sebebiyle sayıları bir buçuk kat artarak İstanbul’un güney yarısından geçiyorlar. Yani Atatürk ve Sabiha Gökçen havalimanlarının olduğu bölgeden. Göçmen değil, yerli türler için de etraftaki cazip noktaları yok ediyoruz, mesela katı atık merkezleri. Lazerden ultrasona kuş kaçırıcı teknikler de var.
– Peki bu havalimanı yüzünden ne kadar orman alanı kaybettik?
7650 hektarlık bir alanımız vardı, bunun orman olarak tanımlanan kısmı 2300 hektardı.
– İnşaatta çalışan işçilerin fotoğraflarından oluşan bir sergi var. Görür görmez insanın aklına şu geliyor: Hâlâ o protestolar yüzünden tutuklu işçiler var.
En son 26 kişiydi. Aslında o gün o gösteri çok haklı bir sebeple başladı. Ama iş değişti, lastik yakma vesaire gibi endişe verici durumlara gitti.
– Yine de bu yüzden tutukluluk saçma değil mi? Böyle bir projede buna gerek var mıydı?
Bazısı aslında dışarıdan gelen kişiler. Bir de tabii bu emniyetin kararıdır, havalimanının değil.
– Peki sizce bu protestoya yol açan sebepler kimin hatasıydı?
Orada 22 bin insan çalışıyordu. Kaldıkları yer adeta ufak bir şehir. O kamp içindeki halı sahaları, market, cep sineması bile vardı. Ama bu kadar çok insanın yemekleri, inşaata gidip gelmeleri, kalacak yerleri, büyük operasyon. Bunların hepsinden sorumlu insanlar var. Ama bazı şeyler atlanmış, olmaması gerekirdi. Kısa vadede telafi edildi.
– 30 Aralık’ı 31 Aralık’a bağlayan gece Atatürk Havalimanı buraya taşınacak ve bir daha biz sıradan ölümlüler oradan uçamayacağız. Bu taşınmak için çok kısa bir zaman değil mi?
Otomasyon sistemlerinin çalışmasıyla ilgili kurulum bitti. Aslında taşınma dediğimiz sistemler değil, sadece kamyonlar, merdivenler, yer araçları, ofis eşyaları vs.
– 1 gecede taşımak niye? Ev bile taşınmaz o sürede.
Aslında 1 günde değil, dört güne yayılmış bir süreç.
– Peki bu arada İstanbul hava trafiğine kapatılacak mı?
12 saat kapatılacak. Bilişim sistemlerinin testi için. 30 Aralık gece ikiden 31 Aralık gündüz 14.00’e kadar. Uçmak zorunda olanlar bu 12 saatte Sabiha Gökçen’den uçabilecek sadece. 1 Ocak’tan itibaren de Atatürk Havalimanı’ndan uçuş olmayacak, burası kullanılacak. Orayı özel jetler vs kullanacak.
– ‘Yetişiyor yetişti’ duygusu yolcuda endişe yaratıyor. ‘Aman aman, şöyle bir otursun da’ düşüncesi hâkim. Niye bu kadar acele? Seneye olsa ölür müydük?
(Kikirdiyorlar. Öyle istendi, kem küm diyorlar. Bu konu konuştuğum yetkililerin inisiyatifinde değil tabii. Ama eksiğin olmadığını, taşınma için en uygun ayların da bu aylar olduğunu, mesela ilkbahar-yazda zor olacağını, en az uçuşun kış ocak ayında olduğunu söylediler.)
– Burası dünyanın en büyük havalimanı olacak dendi, sonra bir sürü daha büyük havalimanları olduğu söylendi. Listeler ortaya çıktı. Hangisi doğru?
1.4 milyon metrekare bir bina bu. Tek blok yapı altındaki dünyanın en büyük terminal binası. Yolcu sayısı olarak değil, tek çatı altında metrekare olarak dünyanın en büyük havalimanı. Yolcu sayısı olarak Atlanta birinci. Ama 5 ayrı binası var.
İSKOÇLARDAN BURAYA ÖZEL VİSKİ
Gelelim izlenimlerime.
– Teknoloji konusunda hiç eksik yok, hatta fazla var diyebilirim! Hiçbir insanoğluyla göz teması bile yaşamadan uçuş kartınızı okutup, bagajınızı verip uçağa binme imkânınız olacak, tabii isterseniz.
– Ferah, görkemli bir bina. Gün ışığı, ahşap, bitki kullanılması güzel. Tavanlar çok yüksek. Fotoğraflarını zaten görmüşsünüzdür, beğenip beğenmemek zevkinize kalmış.
– Lüks ve alışveriş konusunda zirveye oynuyorlar. Louis Vuitton’dan Hermes’e birçok marka, gösterişli VIP lounge’lar, ünlü şeflerin konuk olacağı restoranlar, hatta İstanbul Havalimanı’na özel ürünler. Mesela İskoçların İstanbul’a özel üreteceği, sadece bu havalimanında satılacak bir viski bile olacak!
Ezcümle, “Biraz otursun da öyle gideriz” fikrim gidip gezdikten sonra daha pozitif bir yere geldi. 1 Ocak’tan itibaren yoğunluk başlayınca neler yaşanacak, yeni yılın ilk seyahatçilerinden dinleyeceğiz…
BENZER HABERLER